Farkında mısınız?

Siz nesiniz? Bu beden misiniz? Kafanızın içinde sürekli konuşan şey misiniz? Anne misiniz? İnsan mısınız? İyi biri misiniz? Bütün bu tanımların olduğunuz şeyin ne kadar azını yansıttığının farkında mısınız..

Şimdi egzersiz yapalım; sessiz bir ortam sağlayın, rahat bir pozisyonda oturun, gözlerinizi kapatın ve diyafram nefesi almaya başlayın (yani karnınız şişecek, göğsünüz değil) 5 kez nefes alın sonra normal nefesinize geri dönün ve içinizden ben, ben, ben… diye tekrarlayın aklınıza bir düşünce geldiğinde yumuşakça o düşünceden uzaklaşın ve konsantrasyona geri dönün. Aklınıza her düşünce geldiğinde tekrar geri dönün. Aklınıza düşüncelerin gelmesi başarısızlık değil, her seferinde konsantrasyona geri dönebilmeniz başarıdır. Bu konsantrasyonda bir süre kaldığınızda bedeniniz size cevap vermeye başlayacak. Çağırdığınız “Ben” vücudunuzda bir his oluşturacak, sıcak, yumuşak ve huzurlu bir his..

Yaratıcımız her birimize ruhundan ruh üfledi, her birimiz onun bir parçasını taşıyoruz, hepimiz ruhsal varlıklarız. Bir’den geldik ve tekrar Bir’e kavuşacağımız zamana kadar dünyevi deneyimdeyiz. Siz, en sevdiğiniz insan ve en sevmediğiniz insan kadar ruhsal bir varlıksınız ve aynı yerden geldiniz, aynı yere gidiyorsunuz, aynı şeyden yaratıldınız, aynı şeysiniz..

Kafanızın içinde o sürekli konuşup sizi geçmiş ve gelecekte tutmaya çalışan şey zihin.. Zihninizdeki “ben” ise ego’dur.

Şimdi bir egzersiz daha; sessiz bir ortam sağlayın, rahat bir pozisyonda oturun, gözlerinizi kapatın ve 5 diyafram nefesi alın. Ayağınızın altında yere bastığınız için oluşan hisse odaklanın, bunu söyleyene kadar ayağınız yere bastığı halde bu hissin farkında değildiniz. Şimdi bütün dikkatinizi bu hisse verin. Aklınıza bir düşünce geldiğinde yumuşakça o düşünceden uzaklaşın ve konsantrasyona geri dönün. Aklınıza her düşünce geldiğinde tekrar geri dönün. Odaklandığınızda, farkında olduğunuzda, hissetmek üzere orda olduğunuzda zihnin nasıl sustuğunu, sizin varlığınızda onun nasıl var olmadığını, bilincinizi uyandırmanın huzurunu hissettiniz mi..

İşte o sizin “ben” sandığınız ego artık yok.. O zaten hiç yoktu, siz ışıkları açtığınızda karanlık kayboldu. Olan hiçbir şey size zarar veremez, sizi üzemez.. Siz “ego” değilsiniz.

Bizler dünyaya gelmeden önce yaşamamız gereken dünyevi deneyimleri seçmiş ruhsal varlıklarız. Yaşadığımız her şeyin bir amacı, öğreteceği bir şey var. Tüm olanlardan öğreneceğimizi öğrenip, bize kattığına şükredip yükünü taşımayı bırakmamız gerekiyor.

Çocuğu olmayan insanlar en çok yeğenlerine büyük bir sevgiyle bağlanırlar, ya annesi-babası olsanız nasıl severdiniz, ya yaratıcısı olsanız nasıl severdiniz…

Ne kadar çok sevildiğimizi, ne kadar kıymetli olduğumuzu, sevgiden yaratıldığımızı, Bir’e tekrar kavuşacak kadar hammaddemize geri dönmemiz gerektiğini hatırlayın.. Tekamül yolculuğumuzda öğretmenlerimiz bazen acı verici deneyimler yaşatabiliyor.. Ders için teşekkür edin, bu dersin size kattığını düşünün.. Sıcağı sıcağına bulamasanız da sonra bulacaksınız.. Hiç “o zaman üzülmüştüm ama hayırlısı olmuş” dediğiniz olmadı mı.. Olan her şey bizim en yüksek hayrımıza, olan her şey olabilecek olasılıkların en hayırlısı… Bazı insanların ne kadar kötü olduğuna bakın, bu kötülük neye hizmet etti, karşısında nasıl bir birleşme, güç, çoğalma yarattı.. Bazı insanların çok çirkin özellikleri olduğunu düşünün ve onların da sizin benim gibi tekamül yolunda olduğunu ve hepimiz gibi öğrenecek çok şeyleri olduğunu hatırlayın.. çabuk ve kolay öğrenmesini dileyin, çünkü biz biriz..

Bunu bile bile artık üzülür müsünüz.. Artık üzebilir misiniz..

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir